İki gün önce çok güzel bir yere, Dudhsagar`da Waterfall’a gitik. Anjuna’ya 2 saat uzaklıkta bir doğa parkı. Yol boyu çok güzel yerlerden geçtik. Henüz Mumbaı dışında yoksul görünen bir yer görmedik. Goa inanılmaz varlıklı görünüyor. Hintliler için çok pahalı sayılan araçlar, mercedesler dahi var. Goa bilinen Hindistan değil anlaşılan. Gidiş dönüş için 1800 rupiye taksi tuttuk, taksi bizi 5 saat bekledi. Sonrasında jiple safari başlıyor. Adım başı para veriyorsun böyle bir etkinlik için. Jip, parka girişi, fotoğraf çekmek içinde ve rehber bahşişini tatlı tatlı istiyor.
Kendimizce eğlendik. Marci’ye kurs için fazla para ödemişim. Bize geri ödeme yaptı. Bu yüzden bu gezinin fahri sponsoru Marci, teşekkürler. Jiple bir saatlik, suların içinden geçerek yaptığımız hırpalayıcı bir yolun ardından kaynağa ulaştık. İlk maymunlar bizi karşıladı. 10 dk yürüdükten sonra muhteşem manzara nefesleri kesiyordu. Upuzun bir şelale, her yer doyasıya yeşil ve kızıl. Seyrine doyamadığımız yer memleketide hatırlattı tabii Kazdağlarının muhteşem güzelliğine bir anlık özlem ve tekrar buraya dönüp şelalenin aktığı gölete girme vakti. Ben etrafi izlerken Deniz suya girdi. Benim durduğum yerin hemen yanın da bir ağaç, çağla yeşili bir yılanı gövdesinde taşıyordu. Ben meraklı insan, görmeliydim. Uzun süre baktım göremedim. En son hintli bir çift orada durmamam, uzaklaşmam için ısrarla söyleyince vardır bir bildikleri deyip yılanı görüp uzaklaştım. Gerçekten çok güzeldi, ama hayvanları sevmeyin uyarılarını dinledim.
Suya girme zamanı deyip attım kendimi suya, suyun dibini görmek mümkün değil, kayalardan akan su toprağıda beraberinde getiriyor ve suyun içinde ayaklarıma baktığımda turuncu olduklarını gördüm. Toprak kızıl renkte ve suda kızıllaşıyor doğal olarak. Şelale o kadar uzunki, dağın ortasından bir tren yolu yapmışlar. Köprünün üzerinden geçen trenlerin, sesleri şelalenin sesiyle uyumlu bir bütünlük içinde. Nasıl anlatılır bilmiyorum, yazarken panikliyorum. Burada zamanın için de kayboluyorsun, belkide kızıl toz taneciklerine dönüştüm. Bilemiyorum.
Birazda yoga;
Yoga asanalarını uyguladıkça başkalaşan benden ve zihin her gördüğü güzellikte yoga yapmayı ister. Gün içinde de elimizi ayağımızı nereye koyacağımızı bilemeyiz. Güzelliğin içinde yapılan yoga pozlarını
kayıt altına almakta keyif verir. Her ne kadar anda kalalım desekte severiz anı biriktirmeyi. Bu duyguya sahip olanlar keyifle izler bu sözleri…
Yoga yapabilecek bir kaya buldum. Deniz’ede fotografları çekebileceği bir kaya, Deniz’e teşekkürler, o dev biçimsiz kayada oturup nasıl fotoğraf çekti şaşkınım halen. Bende eğimli kayanın üzerinde pozlara aşağı yukarı girebildim. Belki yineliyorum ama her yerde yoga yapılabilir, mümkün olduğunca deneyimleyeceğim.
Tabii ki yoga deneyimimiz kısa sürdü. Maymunlar bir hışımla bize doğru koşuyor.
Eyvah çantalar deyip bir çırpıda attım kendimi kayadan aşağı, çantaları maymunlara kaptırırsak durum vahim. Orada bira servisi yapan kişi, yok sadece muz için geldiler diyor. Biralarını kaptırmayacağından emin haliyle. Çantaları kaptırmadık ve geriye dönme vakti geldi.
Yorgunluktan bitmiş durumda araca döndük. Bir saat daha hoplaya zıplaya yaşandı. Bir daha hoplayarak bir yolculuk yaparsam sanırım omurgamın üst tarafını burda bırakır dönerim. ( Aileme not; korkmayın sadece şaka yapıyorum.) Bunların hepsini mesaj olarak algılıyorum. Daha düzenli yoga yapmalıyım. En küçük harekette büyük sıkıntılar yaşıyorum. İlacım burada biliyorum. Umarım çözümü bulup döneceğim.
Yarı uykulu döndük kaldığımız yere, güzel anılar hafızanın bir yerine yerleşti. Gerekmedikçe çıkmayacaklar. Çünkü geçti.