VARANASİ’DE NE İSEN ONU YAŞARSIN. 03/04/2012 VARANASİ


Aklım iyice karıştı. Herkes burası büyülü bir şehir diyor. Ne için geldiysen, içindeki ne ise onu yaşarsın diyen insanlar var. Bilmiyorum ama sanırım herkes aynı düşünüyor. Buraya gelen farklı insanların konuşmalarına tanık oluyoruz. Bazıları isyan ediyor. Çok pis bir yer, nefret etik gibi…
Evet pis bir yer özellikle Avrupalılar için, dün akşama kadar bir sıkıntı yaşamadan yaşadım, Ama dün en yorucu gündü. Birkaç gün önce ipek kumaşlar aldığımız dükkana gidip, Dükkanın sahibi ile kuyumcuları gezicektik, çok güzel altın ve gümüş takılardan belki alırız diye. Dükkan sahibi bir guru, çok güzel bir insan. Dükkanlar grev nedeniyle erken kapanıyormuş, bizde oturup guruyla sohpet ettik. Benim sormak istediğim sorular vardı. Sorduk ve bize çok güzel sevecen bir şekilde, keyifle anlattı. Kendinden ve tapınağından bahsetti. Kısaca biz saatlerce oturup konuştuk. Konu aydınlanma ve ölüm üzerine olunca zaten katbe kat yorucu oluyor. Kaldığımız yere gidip biraz dinlendik. Ben inanılamaz sinirliydim ve başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Söylenen her söz sinirimi bozuyordu. Uyumak en iyi çözümdü. Bir saat kadar uyuduktan sonra sakinleşebildim. Dışarı çıkıp biraz gezelim dedik.

2012-03-31-1200

Civardaki tapınakları gezeceğiz, Bisikletli biri durdu. Bizde Süren yaşlı amcaya dayanamayıp bindik. Oysaki bir rikşaya binip daha uzakta olan altın tapınağa gidecektik. Neyse deyip yakındaki Durga Tapınağına gittik. Adam oldukça yaşlıydı. Beş dakikalık yol benim için o kadar uzadıki, yaşlı adamın kullanmasına dayanamıyordum. Her ne kadar, işi bu para kazanıyor desem de onun bizi taşıyor olma fikri beni delirtti, in ben süreyim diyecektim. Tapınağa geldik ve rahatladım.
Başka bir durum başladı. Araçtan iner inmez çiçek alın, terlikleriniz buraya bırakın diyenler, terlikleri bir yere bıraktık, ama terliklerinizi çıkarmak istemezsiniz emin olun, yerler inanılmaz pis. Tapınağa girdik, çok güzel muhteşem bir tapınak, bir tur attık etrafında, küçük kumaşlar satan bir satıcı tuttu elimizden, birşeyler tutuşturdu.Tapınağa koyun diyor. Bir noktadan sonra pes ediyorsun, yaptık dediğini, bileğimize bir ip bağladı. Durga’nın hediyesi olduğunu söyledi. Teşekkür ettik. Gitmeye çalışıyoruz, peşimize takıldı para istiyor, hemde az bir parada değil, biz tabii sinirlendik. Ne diyorsun biz istemedik ki hiçbir şey ne oluyor. Neyse beş rupi verip ondan kurtulduk. Çıkarken terliklerimizi giydik, biri gelip para istedi, tamam bunu da beş rupiyle atlattık. Dedik hemen gidelim burdan. Yürürken çok büyük bir domuz gördük, domuzun fotoğrafını çekerken biri çıka geldi. O benim domuzum fotoğraf parası ver. Ne? neler oluyor? Hayır deyip geçtim. Herkes kolunuza yapışıp para istiyor.
Gidip güneşin batışını izleyelim dedik, bu şokun üzerine iyi gelir. Nehrin kenarındaki botlarla en büyük ghatha gideceğiz.
Altı yüz rupi demez mi? İstemiyoruz yürüyeceğiz deyince iki yüz rupiye indi fiyat birden, İnanılır gibi değil.

2012-04-02-1218

En büyük Ghatta (Manikarnika) her akşam yedide yapılan bir töreni izledik. Çok büyüleyici bir törendi.Yüzlerce insan töreni izlemek için gelmişti. Ghat, teknelerin içinden ve kıyıdan izleyenlerle doluydu. Hintliler bizede gelip çiçekler,mumlar, pirinçler verip, birşeyler yapıp nehre atmamızı istediler. Anlımıza kızmızı boyalar sürdüler ve böyle şeyler. Bir guru beni yakaladı.Yanıma otur izle töreni,oturdum bir çare, Deniz’i tatlı dilli küçük bir çocuk yakalamıştı. İllaki dükkanımı göstereceğim deyip, Denizi aldı götürdü. Deniz çocukla döndüğünde guru beni yanında muhafaza ediyordu. Denizi’de aldı himayesine, Küçük çocuğuda fırçaladı. Bize de, insanları rahatsız ediyor, yapmamalı dedi. Benim yaşadığım neydi? Yanından ayrılamaya kalksam fırçayı yerdim kesin, daha önce bir turist gitmeye çalışınca onu otur nereye gidiyorsun diye azarlamış. Guru tutuşturdu elimize birşeyler, annenin babanın adını söyle ve at bunları Ganja Tamam dedik, gittik yaptık. Sonra anlattı, Ben burda otururum evsizim ve hiç birşeyim yok sadece insanlara yardım ederim. Ve sonra sihirli sözcük çıkı verdi ağzından, iki ayrı elden para almalıyım. Koskoca guruya ne diyeceksin, bozuk paramda yok eyvah deyip verdim elli rupiyi.

2012-04-02-1248

Deniz’le birbirimize bakıp hemen odaya dönüyoruz dedik. Bu kadar yeter. Resmen soyulduğumuzu hissettik. Kaldığımız yere geldiğimizde uzun yol bizi çok yormuştu. Aç ve yorgunduk. ben gergindim, Deniz çok sinirliydi. İkimizde o akşam evimizde olmak istedik. Deniz bunu dillendirdi. Ben sessiz kaldım. Ben de aynı fikirdeyim desem şimdi dönüyor olabilirdik. Ama daha yaşanacak şeyler, görülecek yerler var. Bu halde geçici biliyoruz. Biraz dinlenmek iyi gelecek, deniz uyuyor ben bunları yazarken, sanırım birazdan ben de yatacağım. Çok yoğun ve yorucu bir gündü, bazı anlar çok karmaşık geçebiliyor. Bu da onlardan biriydi. Ama yine de farkında ve mutlu olmak güzel. Varanasi’yi seviyorum, çok şey öğretiyor. Teşekkürler.

Did you like this? Share it: