Her şey ben çok küçükken başladı. İlk okul yıllarında, dönemin moda hareketi tek omuzda çanta taşımaktı. Annem evden çıkarken çantayı iki omzuma asar, ben yolda modaya uyardım. Orta okul yıllarında halen moda devam ediyordu.
( Bu noktada eğitim sistemimize birkaç söz söylemeden geçemeyeceğim. Küçücük çocuğa işlemeyeceği halde tüm kitap ve defterleri neden taşıtırsın. Neden ona bu eziyeti edersin. Bu kadar yeterli konu dağılsın istemiyorum.)
Bedenim gelişmeye başladığın da fark ettim. Bir omuzum diğerinden düşüktü. Bir çok kişi yanılıyorsun bir fark yok diyordu ama ben görüyor ve hissediyordum. Boyum hızla uzuyordu, bu yüzden düzeleceği iddia edildi. Ama öyle olmadı. Boyum uzadıkça bu fark daha da belirginleşti. Doktora gittiğimizde skolyozum olduğunu öğrendik. Doktor egzersiz yapmamı söyledi. Çünkü çok büyük bir eğilme yoktu. Masör olan dayım ve ailem omurgamın düzelmesi için beni desteklesede pek bir fark olmadı. 15, 16 yaşlarında ağrılar çok derin olmasada ortaya çıkmaya başlamıştı. Dayım, anne ve babama çok güveniyordum. Beden konusunda bilgili ve farkında idiler. Her dönem aktif spor yapıyor olmamda ağrılarla başa çıkmamı kolaylaştırıyordu.
Yaş ilerledikçe ağrılar artmaya başladı, ne yapsam iyi olmuyordum. İstanbul’a yerleştikten sonra düzenli aldığım masaj ve terapilerde son buldu. Etrafımda güvenebileceğim terapistte yoktu. Sırf bu yüzden İzmir’e yolculuk yaptığım zamanlar oldu. İstanbul’un temposuna, stresine alışmaya çalışırken durum daha sevimsizleşmeye başladı. Yogaya bu yüzden başladım. Omurgamı düzelte bilirdim. Yoga eğitmenlik eğitimi alırken tamamen ağrısız günler yaşıyordum. Bundan cesaret alıp kendimi zorladığım zamanlar oldu. Meğer o dönemlerde boyun omurlarımda küçük aşınmalar ve fıtıklar açığa çıkmak için kendine zaman kolluyormuş. Belirli zaman aralıklarında son 4 yılı kapsıyor, dört omurda fıtık sahibi oldum. Geçici diyerek yola devam ettim. Arka arkaya gittiğim meditasyon kamplarında, hareketsizlikten çok daha zor anlar yaşar hale geldim. Son yıllarda çektiğim ağrıları hatırlamak dahi istemem. Bolca komik tutulma anımda var onlarada gülüyorum. Eğer daha önceki Hindistan yazılarını okuduysanız, onların içinde de bir tane var.
Zamanla kendime güvenebileceğim terapistlerde buldum. Fizyoterapistim Hülya Erşah, masaj terapistim Naz Aksoy benim korkmadan bedenimi teslim ettiğim iki arkadaşım. Onlara çok güveniyorum. Bir çok kişiden masaj aldım, masaj yatağına yatmadan önce şuraya dokunmuyorsunuz, şunu asla yapmıyorsunuz gibi bir sürü söylemden sonra masaj yapmalarına izin verdim. Bazı kişilere yeter bu kadar deyip bitirmelerine izin dahi vermedim.
Bedenimi teslim edebilmem için güvenmem gerekiyor. Peki big man e nasıl güvendim.
Big man kim?
Swami Vivekananda Saraswati
Swami’yle 2009 yılında verdiği bir tantra seminerinde tanıştım. Onu ilk gördüğümde çok etkilenmiştim. Anlattıklarıyla daha da çok etkilendim. Swami iki metrenin üzerinde boyu ve boyuna oranlı görkemli bir beden yapısı var. İçinde taşıdığı muazzam enerjide tarifsiz. Beni etkileyen bağlayıcı ve akışkan konuşmasını söylemeden de geçemem.
Geçen haftalarda meditasyon yaparken, bir anda karyoparktise gitmeliyim fikri açığa çıktı. Hatta facebook ta arkadaşım olanlar gördülerse hatırlarlar, bu anın üzerine birde resim yaptım.
Buradan da sizlerle paylaşıyorum.
Akabinde Swami İstanbul’a geldi. Bu bir işaretti. Geleceğini biliyordum ama dikkatim karyopraktır olduğunda değildi. Bir anda uyandım, sana geliyor dedim. Gidip bir seans almalısın. Bu sözü söylemek benim için çok zor, birine bedenimi teslim etmek gerçekten çok güç, bedenim konusunda korkularım ve başkalarına güvensizliğim çok güçlü. Ama söz konusu kişi Swami’ydi. Ona daha önce öğrettikleri konusunda çok rahat güvenmiştim. Ve şimdi omurgama yapabileceği her şey konusunda da güvene bilirdim. Yinede bu fikri kendime kabullendirmem nereden baksam bir haftamı aldı. Ve karar verdim Swami’den bir seans alacaktım. Randevu aldım ve gittim. Kendime sordum ona güveniyor musun. Cevap evet ona güveniyorum.
İşte Swami karşımda derdimi anlattım ve seyans başladı. Azda olsa gerginliğimi çok iyi görüyordu. Bu yüzden bana güven dedi. Bende ona sen benim öğretmenimsin sana güveniyorum dedim. Çok eğlenceli bir seanstı. Güvendiğim noktada çok eğlenebiliyorum.
Seans sırasında enteresan anlar da oldu. Bedenimle ilgili bir şeyler daha keşfettim. Bedenimin sağ tarafı yani eril yanı kendini daha rahat bırakırken sol tarafı dişil yanı çok daha inatçı. Şöyle bir an oldu. Swami bedenimin sağına bir uygulama yaptı, sola geçtiğinde, gevşeyemedim, Swami sen gevşeyene kadar bekleyeceğim diyor, ben deniyorum. Olmuyor. Bir an oldu beni dinle diyerek küçük bir hareketle bedenimi uyarıp bırak kendini dedim. Ve o zaman bırakabildim.
Buna benzer farklı çıkarımlarda yaşadım. Çok uzatmıyorum.
Seans bittiğinde ona sarılmak istedim ve sarıldığımda kalbinin büyüklüğü görünüyordu. O anda dudaklarım dan döküldü “seni seviyorum BIG MAN” bu yüzden ona sevgiyle big man diyorum. Seans bitiminde dışarıdayken boyun omurlarımı kontrol ettim. Eski yerlerinde değillerdi. Bu yer değişimini seans sırasın da hissettim, taşlar yer değiştirdi.
Bana sunduğu şifa için ona çok teşekkür ediyorum.
Omurlarım yeni yerlerine uyum sağlamaya çalışıyor. Zaman zaman ağrılar yaşıyorum.
Bu gecede ağrılar yüzünde uyuyamadım. Duygusu öncekilerden biraz farklı ağrılar, uyuyamayacağım için kalkıp bu yazıyı yazdım. Şu an saate baktım 04:55 olmuş, bu ağrılarında geçici olduğunu şükürler olsun ki biliyorum. Omurgamın daha sağlıklıklı olması için çalışmaya devam edeceğim. Birkaç gündür yoga ve meditasyon yapmıyorum. Bedenimi yeni haline alışması için minik hareketler içerisinde tutmaya çalışıyorum.
Meditasyon yapabilmek için daha güçlü, sağlıklı bir omurgaya ihtiyacım var. Sağlıklı bir zihne sağlıklı bir bedenle sahip olabilirim.
Bu bütünlük için yoga ve meditasyon iyi bir ikili.
Tüm şifacılara;
Sevgiyle mutlu olun .
Swami Vivekananda Saraswati hakkında :
http://www.agamayoga.com/teachers/swami/
Karyopraktik nedir merak edenlere bir derneğimizde var.
http://kayropraktikdernegi.com/