CIRQUE DU SOLEİL – CIRQUE DU YOGA CİHANGİR/İSTANBUL 21/10/2012


Cirqe Du Soleil gösteri sanatlarına ilgi duyanların yakından tanıdığı devasa bir topluluk. Tanımayanlar için kısaca bilgiler aktarmakla başlıyorum.

Cirqe Du Soleil “ Güneşin Sirki” anlamına geliyor. İki sokak sanatçısı Guy Laliberte ve Daniel Gauthier tarafından 1984 yılında Kanada, Montreal’de kurulmuş. 28 yılda 100 milyonun üzerinde izleyiciye ulaşmışlar. Devasa bir ekiple dünyayı dolaşarak bir çok kentte izleyiciye ulaşabilen en görkemli müzikal gösteri topluluğu. Ekibin beş bin çalışanı var. Bildiğim kadarıyla 22 gösteri sahneye koymuşlar.

Başlıca gösterileri Saltimbanco, Alegria, Kooza, Corteo, Quidam,Varekai ve benim şu ana kadar izlediklerim arasında en sevdiğim ve etkilendiğim, La Nouba. La Nouba, Cirque du soleil’in ‘Aceleye geldi’ diye açıklama yaptıkları bu gösteri bence en iyisi, kerelerce bıkmadan gözlerim yuvalarından çıkarcasına ekrana kitlendiğim, bu gösteri benden bir şeylerin orada gizlendiğini hissettiriyor.

Cirqu du soleil ile tanışmam sanırım 15 yılı buluyor. İlk izlediğimde hayran kaldığım topluluk, beni yıllarca peşlerinden sürüklemeye yetecek güce ve enerjiye sahip.

Geçen yıl şubat ayında ilk kez İstanbul’a Saltimbanco ile geldiler. Bu yılda geçtiğimiz haftalarda Alegria ile beni yeniden heyecanlandırdılar.

Bu iki gösteriyi de izleme şansım oldu. Alegriya’nın izleri çok taze ve bu izler benim deneyimsel sürecimi kimi zaman tartıştığım konuları tekrar ele almama neden oldu.

lanouba_1_998

Gösterilerinden herhangi birini izleyin ve neyi söylemek istediğimi çok daha net anlayacaksınız.

Cirque Du Soleil benim gözümde nedir ve ne yaparlar;

Tariflenmesi güç; diyerek anlatmaya çabalayacağım. Devasa diyerek başladığım cümleler vurguyu dikkati güçlendirmek için, oysa ki devasa tanımını aşan bir gerçeklikleri var.

Ağızları açık bırakıp, pes dedirtecek o şovları nasıl yapıyorlar?

Gösterilerinin işitsel, görsel, yönlerine çok değinmeye gerek duymuyorum. Çünkü onlar ilk anda insanı büyülemeye yetiyor. Asıl bakmak istediğim konu duyumsal, zihinsel ve bedensel güçlülükleri.

Öncelikle görsel ve işitsel ögeler sizi gösterinin içine sokuyor. Daha sonra derinleşerek tüm hücrelerinize nüfuz etmeye başlıyor. Bu süreçte dikkat yoğunlaşıyor ve bir noktada sahnede onlardan biri gibi hissediyorsunuz.

Nedir bunu sağlayan ?

Yarattıkları bütünlük zihni. Kendi içlerinde paylaştıkları muazzam uyum, konsantrasyon, denge, disiplin, sessizlik, takip, kararlılık, temas, hoşgörü, aşk ve en önemlisi olanın farkındalığı. İşte bu bütünlüğü sağladıkları noktada karşınıza sahnede devleşen bir topluluk ortaya çıkıyor. Size düşen görev sadece yarattıkları etkiyi karşılayıp, elinizden tek geleni yapmanız. Sadece çıldırmışcasına alkışlamak. İçinizde ifade edemeyeceğiniz bir sürü duygu oluşuyor. Tüm duyumlarınıza hizmet ediyorlar. Aktardıkları duyumsal hazların sınırlarını siz dahi takip etmekte zorlanıyorsunuz.

Duyumsal yaratımları sadece izleyiciyi etkilemek için mi tasarlanmış? Hiç zannetmiyorum. Arka arkaya aynı sahneyi sergileyebilecekleri güçleri var. Hepsini tüm varoluşlarıyla yaşadıklarını düşünüyorum, yaşamıyor olsalar, bu sadece bir oyun olsa, bu bütünlüğün korunması güçleşir. Her sahnede yine, yeniden hissediyorlar bütünlüğü ve sunuyorlar. Muazzam bir bütüncül güç.

Her hangi bir sanatçıya gözünüzü çevirin ve dikkatle izleyin. Göreceğiniz kendisine değen değmeyen her tür oluşumla uyum ve bütünlük içinde olduğudur. Bunu nasıl başarıyorlar? Çok güçlü bir kararlılıkla, saygı, hoşgörü ile. Bedenlere bakıyorum ve gördüklerim çok açık ve net.

İnsan bedeni bu kadar hassas, esnek ve güçlü olabilir mi?

Bu güç nasıl edinilir?

Sadece disiplinli çalışmak yeterli mi? Yok sa sadece yetenek mi?

Bence cevap kararlılıkla sürdürülen bütünlük. Yaptıklarını nedenini iyi bilmeleri, bu bütünlüğü korumalarına neden oluyor.

Bu bedenler hiç acı çekmiyor mu? Hiç sıkılmıyorlar mı? Hiç mutsuz olmuyorlar mı? Oluşan olumsuzlukları nasıl göğüslüyorlar ? Bence cevap yine güçlü kararlılıkla sürdürülen bütünlük.

Hiç mi tartışıp kavga etmezler? Gösteri öncesinde oluşabilecek bir gerginlik nasıl olur da sahneye yansımaz.

Dağcılık eğitimlerimden bir uyarı aklıma geldi. Dağdayken kendinle ya da partnerlerinle kavga edemezsin. Eğer edersen kendinin ya da bir başkasının ölümüne neden olabilirsin. Bu kadar nettir. Kavga edersen ölürsün. Olabilecek her şeye hoşgörü geliştirmeyi öğrenmelisin. Yoksa ölürsün.

Sahneye hiçbir olumsuzluğun taşımamasının nedeni hoş görülü olmaları. Zoru başara bilmek için hoşgörü temel kural.

CIRQUE DU SOLEIL.Alegria.Costumes: Dominique Lemieux.Photo: Al Seib.1999 Cirque du Soleil inc.

Bizlere bakıyorum sonrasında, bizler kimiz, “CIRQUE DU YOGA” “ Yoganın Sirki” Binlerce yıllık evrensel deneyimin en küçük çocukları. Yoga deneyimini bütünüyle anlamaya çalışan yeni nesil, bizler neyi arıyoruz.

Bütüncül gücü mü? Bütüncül gücün nihai sonucu ne? Mutluluk mu? Özgürlük mü?

Arayışımız karşıdan bakıldığın da oldukça basit görünüyor. Ama yolculuk uzun ve zor. Kimi zaman çok derin operasyonlara girişiyoruz. Kendimizi çok hırpaladığımız anlar yaşıyoruz. Uyguladığımız yöntemlerde bir sürü krizle, kronikleşmiş kirliliklerle karşılaşıyoruz, duygusal çalkantılar, bedensel sakatlıklar, derin enerjetik hazlar, arzular, tutkular, öfkeler, reddedişler, bir sürü akıl ve anlam oyunu, en güçlü savaşçımız egomuz. “ En güçlü ego; Spirütüel ego” derinleştiğimizi zannettikçe kavgada büyüyor. Kendi içimize ya da bizlere temas edenlerle çatışmalar yaşıyoruz.

Biz ne için yoga ya da meditasyon deneyimlemeye başlamıştık hatırlayan var mı ? Çok basitti belkide nedenlerimiz. Belki bedensel sıkıntılar ya da bir parça huzur değil miydi? Ya da bunun gibi küçük nedenler. Neyi atlıyoruz? Genelden bahsetmiyorum, çok minik detaylardan bahsediyorum. Temel kuralı unutuyoruz. Hoşgörü, evet eskisinden çok daha fazla hoşgörülüyüz ama küçücük anlarda onu yitiriyoruz. İşte bu yüzden kendi sahnemizde devleşemiyoruz. Oysa ki tek çabamız sadece içimizdekini anlamak.

Bizlerde kendi sirkimizde farklı roller deyiz. Asana, meditasyon ve bir sürü teknikle bu rolleri aynı sahnede paylaşıyoruz.

Son haftalarda bu aramızdaki gücün zayıflığını gördüğüm çokça durumla yüzleştim. Birbirimizi incitiyor ve ajite ediyoruz. Herkes kendi deneyimini yaşıyor. Bunda bir sıkıntı yok, sıkıntı birbirimize aynalık ederken, bize temas edenlerle uyum içinde akamıyoruz. Bu söylediklerim benim gibi yogayı anlamaya, yaşamının temel taşı olduğunu hisseden ve deneyimini güçlendirmek isteyenleri içeriyor. Kendi yogasını, uyumunu, özgürlüğünü bulanlar sadece bize kapı olabilir. Ama onlarda bütünün en güçlü unsurları olarak bizlere yön veriyorlar. Bizden ya da etkilerimiz den bağımsız değiller.

Her birimiz bu sirkin birer sanatçısı olmalıyız. Bütünü kavraya bilmek için parçaları bir araya getirmeye çalışıyoruz. Her birimizi bir yola giriyoruz, deniyoruz. Kaçırdığımız en önemli unsur, bütünün bizde gizli olduğu gerçeği. Bu zorlu yolculukta her deneyimlediğimiz den en büyük hazzı alma gayretimiz, hiçbir an aklımızdan çıkmıyor. Hazza kitlenip kaldığımız bolca an var. Hedef haz değil. Hedef sadece en büyük fayda. İyi ya da kötü, arzu ya da reddetme, biz sadece faydalanmalıyız. Gelişimimiz ve derinleşmemiz için bize gelenleri anlamak ve en büyük faydayı almak. Küçümsemeden yola devam etmek. Böylelikle elimizden tutup yardım isteyenleri yere düşürmeyiz. Bizler az ya da çok öğrendiklerimizi yeni yol arkadaşlarımızla paylaşıyoruz. Ya da hocalarımız bizlerle paylaşıyor. Birbirimizi ajite etmemeye, bize sunulan bu şansı hırpalamamaya özen göstermeliyiz. Hepimizin kendi deneyimi ama her birimizin etkilediği alan, her yönüyle çok büyük. Neyi, nasıl etkilediğimizin farkında olmalıyız.

Nasıl hocalarımız bizim yoga yolumuz için bir çakıl taşı koydularsa, bizlerde başka yolculara doğru çakıl taşları koymalıyız. Her yeni yoga deneyimi yaşayanın yolunda farkında olmasak ta, büyük etkilerimiz var . Ne yaptığımızı doğru anlayıp, algılamaya çalıştığımız bütünlük zihnini, kararlılıkla sürdürme deneyimimizde, temel kuralları unutmamalıyız. Hoşgörü ve hassasiyet bu kuralların en başında geliyor. Bu yolculukta hep beraberiz, bunu istemediğimizde zaten kendiliğinden yoldan çıkmış oluruz. İçimizdeki mevcut hoşgörüyü güçlendirmek için biraradalık, bütünlük zihnine ihtiyacımız var. Bir birimize karşı sorumluyuz. Bunu bilinciyle, ola ki bir an hoşgörümü yitirdiğimde lütfen bana hatırlatın, çünkü o anda çok önemli, uyanık ve farkında olmalıyım. Ben bu görevi üstleniyorum, dokundukları mı uyaracağım.

Hiçbir varlığı incitmek ve ajite etmek istemediğimizi çok iyi bilerek, belki haddim olmadan yazdım. Okuduğunuz için teşekkürler.

Farkında olarak ya da olmayarak incittiğim, üzdüklerim beni bağışlayın.

Mutlu olun 🙂

acrobats-from-cirque-du-s-001

Merak edenlere…CIRQUE DU SOLEİL.

http://www.youtube.com/watch?v=CvFe2sqL2Zg

http://www.cirquedusoleil.com

Did you like this? Share it:

Bir yorum ekleyin