SİZİN İÇİN DİSİPLİN NEDEMEK ? 13/04/2012 TAYLAND/ KOH SAMUİ


Şu an tam emin değilim kaç gündür Tayland’dayız ama sanırım altı gün oldu. Altı gündür, Tayland üzerine yazmaya çabalıyorum, ama burasıyla ilgili yazmak içimden hiç gelmiyor. Dün artık yazmalısın diyerek başladım. Başarılı olamadım, bir kaç satır yazdıktan sonra yazmak istemiyorum diyerek bıraktım. Şu an saat sabah 07:23 ve yazmaya başladım.

2012-04-13-1520

Koh Pangan’da tanıştığımız, iki arkadaşla ( Martin ve Yvonne) dün Koh Samui ‘ye geldik. Dün akşam onlarla meditasyon ve yoga üzerine biraz sohbet ettik.

Ben konuşmaya Yvonne’la başladım. Yvonne duygusal olarak sıkıntılı bir dönem geçiriyor. Ona yarımcı olacak bir kaç öneri ile başlayan sohbet derinleşti. Arkasından Martin geldi. Anlattıklarımızı Martin merakla dinlerken, Yvonne kendisi için yapılan konuşmadan, hoşlanmadı, duş almak ve akşam için hazırlanmak bahanesiyle, sessizce masadan kalkıp gitti. Ben buna akılsal olarak şaşırmasam da içsel olarak şaşırdım. Evet hazır değilsen bu konular sana sinek vızıltısı gibi gelir. Dinlemek istemezsin. Yaptığı bu davranışı çok kaba bulsamda, daha fazlasını duyması gerekmediğini düşünüp, durumu kabul ettim. Martin keyifle dinledi anlattıklarımızı, sorular sordu. Büyük sorulardı kimi zaman. Bir iki soruyu yazmak istiyorum ki konuşulanlar hakkında size ip ucu olsun.

Meditasyon ve yoga yaparsam, hayattan koparmıyım ?
İyi ve mutlu olacağım garanti mi ?
Bu tarz soruların cevaplarını tabiki bilmiyorum. Herkes kendi deneyimini bilir.

Martin’e sabah yogayı deneyimlemek istersen sana ders verebilirim demiştim. Onun da hoşuna gitti ve evet dedi. Bu sabah bu kadar eken kalkmamın nedeni, Martin’e vereceğim yoga dersi. Her sabah kendi yoga pratiğimi yapmak için kalkıyorum. Ama bu gün Martin olmasaydı kalkmayacaktım. Çünkü hafifte olsa yaşadığım soğuk alğınlı, halsizlik, oldukça
kötü hissetmeme neden oldu, tüm bedenimi yatağa gömülmüş gibi hissediyordum. Sadece iki gün önce Martine söz verdiğim için kalktım. Sabah uyanıp duş aldım ve dersi oturduğum yerden sadece konuşarak, minik hareketlerle, kendimi yormadan vermeye karar verdim. Çünkü şuan ayakta duracak halim yok, ama söz vermiştim. Sözümde duracak kadar da
iyi hissediyorum. Bu benim için yeterli.

Akşam konuştuğumuz saatte kapısını çaldım. Hazır mısın demek için, gözlerini ovuşturarak, uyku sersemi kapıyı açtı. Günaydın, iyimisin dedim. Çok yorgunum uyumak istiyorum, dedi. Ona bir an bakıp, tamam git yat dedim. Sonra odama dönüp, düşünmeye başladım. Sürekli etrafımdaki insanların bu du tarz davranışlarına tanık oluyorum. Çok disiplinsiz bir
davranış şekli. İşte bunun üzerine uzanıp, bu yazıyı yazmaya karar verdim. Martin’e teşekkür ediyorum. Günlerdir süren yazma isteksizliğimi kırdı.

Tam yeri olmasada.
Şunu çok daha net bir şekilde belirtmek istiyorum. Bu yazıların ve blogun amacı, nerde ne yeyip, nerelere gittiğim, gibi şeyleri yazmak değil. Bu blog bir gezi rehberi değil, internette yada kitapçılarda bir sürü gezi yazısı, rehberi bulabirsiniz. Ben kendi rehberimi, deneyimlerimi ve içsel yolculuğumu yazıyorum. Bunu önce kendim için, sonra benzer deneyim yaşayanlarla paylaşmak, ve en son olarakta, minikte olsa kendini merak eden insanlara küçük bir dokunuş sunmak için.

Martin’le yaşadığım durum, bir çok insan için geçerli. Sabahları yatağınızdan ne için erken kalkabilirsiniz? diye soruyorum.
Bir kaç neden sayayım.
– Para kazandığınız işe gitmek için,
– Okula gitmek için,
-Hastaneye gitmek için,
– Bebeğiniz açlıktan ağladığı için, ve benzeri şeyler. Buların hepsi mecburiyetten.
– İşe gitmezseniz para kazanamazsınız.
– Okula gitmezseniz, gelecekte para kazanamazsınız, aileniz kızar yada cahil kalırsınız,vb.
– Hastaneye erken gitmelisiniz çünkü yapılacak bir çok tahlil ve benzeri şey sabah saatlerinde yapılır, ve daha bir sürü neden…
– Bebeğinize yemek vermezseniz bebeğiniz ölür. Çok korkunç değil mi? vs.. anlatmak istediğim için yeterli örnekler.

Sabah erken saatte sadece ve sadece kaçınız kendiniz için kalkıyorsunuz. Bu konu üzerine bir anket yapılsa, insanların yüzde doksanı, yatmayı tercih eder. Belki abartmış olabirim, sonuçta bildiğim böyle bir anket yok. Durumun korkunçluğunu aktarmak için bu yüzdeyi veriyorum. Rakam ne olursa olsun bildiğim tek şey, insanoğlu uykudan vaz geçemiyor. Yaşamı uyuyarak geçirmeyi seviyor. Bir neden yokken neden sabahın köründe kalkayım diyor. Sabah yataktan kalkmak, çok zor, sorun hiç bir zaman yeteri kadar uyumamış olmak değil, Sadece sabah erken kalkmak.Hepimiz biliriz, psikoloji derslerinde küçük yaşta öğrendik. Bir yetişkin insan için günde sekiz saat uyku yeterlidir. Bence altı yada beş saatte yeterli. Ama öğle saatlerinde uykuya yatanlar, sekiz saat sonra kalkamazlar illa ki sabah olmalı, kalkabilmek için. Yanlış bir şey yazıyorsam bağışlayın, benim bildiğim bir şey değil saatlerce uyumak altı – yedi saat benim için yeterli ve fazla bile. Daha fazla istesemde uyuyamıyorum. Bedenim kalkmak istiyor.

Dün sabah Deniz’le aramızda uyku üzerine şöyle bir diyolog geçti.
Deniz’e kalkmalısın dedim. Saat 09:20 idi ve 10:00 da odadan çıkmak için  hazırlanmalıydı. Deniz, beş dakika daha uyuyayım dedi. Cevabım şu oldu. Dokuz saattir uyuyorsun, beş dakika neyi değiştirecek. Dokuz saat uyku için yeterli bir saat aralığı, yeterli, üzerine konacak beş dakika o kadar önemliyse herkes, dokuz saat beş dakika uyurdu. o zaman
bütün saat sistemi ve dünyadaki herşey buna göre planlanırdı. O beş dakika için tüm sistem değişirdi.

Ben anlamıyorum. Yıllarca uyku üzerine okudum. Şu anda üniversitede tekrar piskoloji okuyorum. Ve uykuyu bilim çok açık ve basit bir dille anlatıyor. Ama insanoğlu bir çok bilgi ve deneyime sahip olmasına rağmen uyumaya devam ediyor.

Benim ailemin fertlerinin ortalama uyanma saati sabah 05:00 ve 06:00 arasıdır. İçlerinde düzenli bir şekilde uzun saatlerce uyku hali yaşayan yok. Evdeki en uykucu fertler kedilerimiz onlar dahi sabah kahvaltıya kalkıyorlar. Evimizde birisi iki saat geç kalksın hastamısın diye sorulur. O yüzden ben de soruyorum hastamısınız?

Sabahın en güzel saatlerini neden uyuyarak geçiriyorsunuz. Uykunun insan vücuduna en faydalı olduğu saatlerde uyudunuz. Sabahta güneşin en faydalı olduğu anları yakalayın. Sabah 4:30 ile 7 arasında bir saatte uyanmak disiplindir. 7 den sonra uyanmak mecburiyet.

Ben bu konuda şanslıyım. Ben böyle bir disipline sahip, bir aileye doğdum. Sabah erken kalkıp, bahçesini sulayan, hayvanlarını ihtiyaçlarını temin eden, kahvaltısını birlikte hazırlayıp keyifle yapan, sohbetini eden Sabahın en güzel saatlerini birlikte geçiren bir aile.

Bu disiplini zorla değil keyifle edindim. Sıkıntılı bir dönem yada an geçirmediğim zamanlar dışında hep erken kalktım. Şu an edinmeye çalıştığım bir çok disiplin konusu var. Yoga ve   meditasyon bunların en başında geliyor. Sabahları erken kalkabiliyor olmak bana bu konularda çok yardımcı oluyor. Güne bütün olarak sağlıklı başlıyorum. Gün boyu dengeli ve
enerjik yaşıyorum.

Disiplin kararlılık, netlik, ısrar ve inaçla gelir. Disiplin konsantrasyon, algıda açıklık, kavrama gücü, sağlık ve huzur verir. Yaşamımın her ne noktasında, disiplinli olmayı deniyorum. Ahlak konusundan tutunda gündelik yaşamıma kadar. Şu güne kadar en büyük öğretici ailem, disiplin kavramını beni hiç zorlamadan öğretti. Eğlence ve keyifle, deneyimleme şansım oldu. Disiplinle yürütülen keyifli bir yaşam, şu ana kadar hep  mutluluk sundu. Ne zaman ipin uc kaçtı herşey bozuldu. Yaşam disiplinimi, yoga ve meditasyon üzerine kurmaya çalışıyorum. Çünkü bildiğim en iyi yol bu. Bir birini bütünleyen bu iki disiplin, benim hayatımın her noktasını sağlıklı kılıyor.

Marti!nin sorduğu sorulara kendi deneyim ve disiplinimde cevaplıyorum şuan.
Meditasyon ve yoga yaparsam, hayattan koparmıyım ?
Meditasyon ve yoga yapıyorum, hayattan koptum mu?
Ne demek hayattan kopmak?
Hayattan ne bekliyorum ki,?
Genel olarak insanlar hayattan ne bekler ?
Para, sağlık, aşk, çocuk, gezmek, eğlenmek, güzel yemekler yemek içmek, seks, huzur, başarı ve güç bunlar aklıma gelenler. Bunların hepsi mutluluk kapısını açar.
Bunların hepsine bir arada sahip olabilir miyiz? İşte bu soruyla ben şu soruyu sorarım.
Doyum nedir?
Bir insanın mutlu olması için ne kadar paraya ihtiyacı olur. Her sözcüğün önüne ne kadar sorusunu koyup sorun?
Asıl soru ne kadarı bir insan için yeterli?
Bazıları için çok az bazıları için çok fazla. Doyum yada doyumsuzluk.
Hayattan beklentimiz çoğunlukla daha fazlası, hepsinin daha da fazlası. Doyumsuzuz. Hayattan beklediklerimizi edinemezsek hayattan kopmuş mu oluruz.
Yoga ve Meditasyon beklentimi en aza indirmeme yardımcı oldu. Daha fazlasını istemiyorum. Olanın yeterliliğinin keyfini yaşıyorum. Sizce hayattan kopmuş gibimi duruyorum. Bu satırlarla tüm hayatımı dünyayla paylaşıyorum. Hayattan koptum
mu acaba ?

Evet hiç bir zaman çok fazlasını isteyen biri olmadım. Ailemin disiplini bana bunu öğretti. Elindeki çok güzel ona bak, başkasını elindeki sadece ona güzel, sana değil. Bunu doğduğum gün öğrendim. Annem beni 12 eylül ihtilalinden tam bir yıl öncesi çok problemli, karanlık günlerin yaşandığı bir dönemde, evde gaz lambası eşliğinde bir ebenin desteğiyle doğurdu. Doğduğum gün olanla yetinmeyi öğrendim.

Doğumumla öğrenmeye başladığımı, meditasyon ve yoga ile bütünleştirdim. Ve çalıştıkça hayatla kurduğum bağ, bütünlük daha da güzelleşiyor. E nedir şimdi bu ? Hiçbir şey anlamadım diyenlerede. Küçük örnekler vermek isterim.

Bu iki disiplin sonrası hayatımdaki elle tutulur, fiziki değişiklikler.
Nedenini edindiğim disiplin anlayışına bağlıyorum. Mistik, büyülü bir durum değil, tamamem gerçeklikle edinilmiş şeyler.

Eskisinden daha çok para kazanıyorum, kazanabilmek için disiplinim var.
Daha sağlıklıyım, daha çok aşk doluyum, daha çok geziyorum, daha çok eğleniyorum, hepsi için daha çok…

Çünkü yaşamımı dolu dolu keyifle, hayatla iç içe tüm sorunları, güzellikleri, sevgiyle kucaklayacak gücüm var. O da mutluluk, kendimi tanıyorum tanıdıkçada yaşamı daha da çok seviyorum. Beklentisiz, doygun, mutlu bir hayat sürme deneyimini yaşıyorum.

Diğer soru İyi ve mutlu olacağım garanti mi ?
Benim için bu soru tamamen anlamsız. Her şey ortada. Diyecek başka bir şeyim yok.

Tekrar yazıyorum. Hiç kimsenin deneyimi aynı değildir. Sizinkide benim ki gibi olur demem. Sadece deneyimlemenizi tavsiye ederim. Hoşunuza giderse devam edersiniz. Yoga ve  meditasyondan hiçbir şey beklemeyin. Sadece deneyin, beklerseniz, olanı kaçırırsınız. O zaman hiçbir şey anlamadan, anları kaçırmış olursunuz. Beklentisiz olabilmek, hiç kolay
değil. Ben de tamamen beklentisiz değilim, sadece deniyorum.

Hayatın bütünüyle mutlu olun.

Did you like this? Share it:

Bir yorum ekleyin